Osmanlı Padişahlarının Akıl Almaz Sırları

     Eski dünyanın en gizemli soylarından biri de Osmanlı padişahlarının soyudur. Zira bu soy, metinlerde mitoloji ve esrarengiz rivayetlerle ilişkilendirilmiştir. XVII yüzyılın ünlü tarihçisi Tebrizli Arakel, Osmanlı şahları hakkında şöyle yazmıştır: "İşte onlar, Osmanlı şahları; ilahi kitaplarda yılan olarak adlandırılan ve kadim zamanlardan beri ülkeyi yönetenlerdir; işte onların bugüne kadar teker teker soyu". Müslüman Osmanlı şahlarının kökeni ve "Osmanlı" olarak adlandırılmalarının nedeni budur (1). Kaynaklarda yılan soyu denildiğinde, Herakles’in “yılandan doğanlar” soyu kastedilir ki, yahudi kaynakları onları “melekler” olarak nitelendirir. Ben, “"Джалаиры – божественный род Геракла” başlıklı makalemde bu soy ve onların antik Mısır ile bağlantıları hakkında ayrıntılı bir şekilde yazmıştım (2). Yılan, en eski Mısır metinlerinde ilksel (ana) maddenin, yani İlahın sembolü olarak kabul edilirdi ve çizimlerde arapça “Allah” kelimesiyle aynı şekilde tasvir edilirdi. Ünlü yunan tarihçisi Sicilyalı Diodorus, Mısır’ın XIX. hanedanının firavunu II. Ramses’i Osimon-Dias (Osimondia), yani Osman-Allah olarak adlandırır. Bu firavunun Mısır taht adı User Maat Ra olmuştur. Mısır dilinde Prenomen ve Ra-messu olarak da kaydedilen II. Ramses, anıtlar ve papirüslerde sıkça Sesu veya Sessu lakabıyla anılarak “Büyük Ata” ve “Ra’nın oğlu” olarak nitelendirilirdi. Onun heykelinde ise şu yazıt yer alır: “Ben, kralların kralı Osimon-Dias’ım (Osman-Allah’ım)". Eğer biri benim büyüklüğümü ve nerede olduğumu bilmek isterse, bıraksın da benim işlerimi üstlensin”. Osmanlı padişahlarıyla ilgili minyatürlerde, antik Mısır’ın “böceğin Ra diskini çıkarması” tasviri resmedilmiştir ki, bu, onların Ra-Amon Allahı’nın varisleri olduğu anlamına gelir.

Tüm bunlar, Osmanlı padişahlarının soyunun antik Mısır Allahları’yla bağlantılı olduğunu söylemek için temel teşkil eder. Onlar hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek ve İlahi hakikatleri ortaya çıkarmak için mutlaka antik yazıları yeniden dikkatle incelemek gereklidir.

Antik kaynaklarda Osmanlı padişahları ve onların kurucusu hakkında bilgiler bulunmasına rağmen, ne yazık ki, modern insanlar bu kaynakları yazan bilginlerin mantığıyla değil, doğrudan, yani kelimesi kelimesine bir yaklaşımla algılamışlardır. Bu nedenle, tarih, felsefe, din ve benzeri tüm antik hakikatler bugüne kadar anlaşılmamış kalmıştır. Bu makalede, ilk kez antik yazılara, onları yazan bilginlerin kendi mantığıyla bir açıklama getireceğim ve İlahi hakikatleri açığa çıkaracağım.

Antik kaynaklara göre iki tür insan yaratılmıştır: Gökyüzü insanları ve yeryüzü insanları. Allah, ölümsüz Gökyüzü insanlarını bizzat kendisi yaratmış, ölümlü yeryüzü insanlarını yaratma görevini ise bu Gökyüzü insanlarına vermiştir (3). Kaynaklarda Gökyüzü insanları denildiğinde, Kafkas Albaniyası’nın sufi kardeşliği olan “İhvani Safa” kastedilir ki, onların kendine özgü bir dili ve mantığı olmuştur. Kur’an’da Süleyman peygambere bahşedilen ve “Kuş dili” olarak adlandırılan bu dil, Tevrat’ta ilk insanların birleşik “safa” dili olarak anılır ve bu, sufi mantığı anlamını taşır. Antik yazılar, bu bilginler soyunun torunları tarafından ikili anlamda, yani hem literal hem de sembolik ve batıni anlamda yazılmıştır; bu mantıkta asıl fikri ünsüzler taşır, ünlüler ise yalnızca bağlayıcı bir rol oynar (4). Yazıların literal anlamları, metinde genel olarak neyin tartışıldığını gösterir. Sözcüklerin ünsüzlerde gizlenen batıni anlamları ise Allah’la ilgili sırlara ışık tutar. Bu bağlamda Firdovsi, “Şahname” eserinde şöyle yazar: “Sözlerimde yalan bulunmaz. Ne büyü, ne efsane yazdım, inan. Dikkatle oku, eğer remiz bulursan, düşün, remiz manaya yol gösterir".

Bilginlerin mantığına göre, tüm antik yazıların batıni anlamları yalnızca Allah’a ve Onun kendisine kulluk etmek için yarattığı Gökyüzü insanlarına aittir. Sıradan yeryüzü insanlarını hayvani güçler yönettiği için, onlar yazılarda anılmaya layık görülmemişlerdir (5). Başka bir deyişle, tüm antik edebiyat – tarih, felsefe, din ve benzeri – tamamen Gökyüzü insanlarına yöneliktir. Sıradan insanların antik edebiyata, anıtlara, resimlere ve benzerlerine hiçbir ilgisi yoktur. Sufi mantığına göre yaratılmış her şey Allah’la bağlantılıdır ve Onun suretleridir. Batıni anlamda, kaynaklarda söz konusu olan, Tek Allah’ın bu dünyadaki 7760 yıllık tarihi ve felsefesidir. Allah dünyayı, kendisine kulluk etmek için yarattığı padişahlar soyu aracılığıyla yönetir ki, yazılarda bu Gökyüzü insanları, Osiris, yani Asar/Azer Allahı’nın soyundan gelen pir-begler ve seyit-şıhlar soyu olarak anılır. Pir-begler soyu, ülkeleri yönetmek için yaratılmıştır. Seyit-şıhlar soyu ise onların hakimiyetini korumak için yaratılmış “silah taşıyıcılarıdır” (6). Metinlerde şahlar şahı, hanlar hanı, begler begi ve benzeri ifadelerle kastedilen bizzat Allah’tır. Allah denildiğinde ise, sufizmin tarika yolunu giderek Baka fazasında İlah ile vahdete ulaşmış ve gökyüzünde İlah’tan El, yani El-İlah – Allah yaratan firavun Amon (pir Aman) tasavvur edilir. İncil’de ve Kur’an’da bu Tek Allah, Evvel ve Axır olarak adlandırılır ki, bu da başlangıçta gelmiş ve insanlığı yaratmış Amon Allahı ile ahirette onun yerini alacak İsa Mesih anlamını taşır. Dolayısıyla, antik yazıların batıni anlamlarında söz konusu olan, iki Allah ve onların iki dönemidir. Antik müellifler, yazılarında bu iki dönemin olaylarını birleştirerek Allah’ın tarihini ve felsefelerini okuyuculara Tek Allah’ın “Hayatı” olarak aktarmaya çalışmışlardır. Bu iki Allah’ı birleştiren ortak İlahi varlık, başlangıçta gelmiş olan firavun Amon’un gökyüzünde ölümsüzlük kazanmış Ruhu’dur ki, ahirette bu Ruh, Sahib-i Zaman’ın bedeninde zuhur edecektir. Osman adı da batıni anlamda “İssi-Aman”, yani “Amon Allahı’nın ruhu” fikrini ifade eder. Sufi mantığında “Sahibi Zaman” remzi, bu bağlamda “sahibi Osman” olarak da okunur. “Kitab-ı Dede Korkut”un ilk cümlelerinde de açıkça yazılır ki, “Ahirde hanlık geriye – Kayı’ya döner, kimse ellerinden alamaz. Ahir zaman olup kıyamet kopunca, bu dediği Osman neslidir”. Bu, ahirette dünya hakimiyetinin başlangıçta olduğu gibi yeniden Osmanlı padişahları nesline döneceği ve ebediyen onlarda kalacağı anlamına gelir.

İslam’da Osman, Muhammed peygamberin iki kızıyla evlenmiş olan damadıdır ki, bu nedenle ona “Zunnu-reyn”, yani “İki nur sahibi” lakabı verilmiştir. Bilindiği üzere, Muhammed peygamberin asıl adı “Muhammedü’l-Emin” olmuştur ve bu ad, “övgüye deger Emin”, yani “övgüye layık Amon” anlamına gelir (7). Başka bir deyişle, sufi mantığında Muhammed peygamberin karakteri, başlangıçta gelmiş Amon Allahı’nın karakteridir. Peygamberimiz Kur’an’da Resul olarak adlandırılır ki, batıni anlamda bu remiz Asar-El (Azer-El), yani Osiris Allahı demektir. Ben, “Muhammed Peygamber – Nurdan Yaratılmış Azer Allahıdır” başlıklı makalemde bu konuda ayrıntılı yazmıştım (8). Osmanın, Muhammed peygamberin damadı olması, bu mantıkta, Osman karakterinin burada ahirette gelecek Allah’ın karakteri olduğu anlamına gelir.

Osman beg, metinlerde Gazi olarak adlandırılır ve sufi mantığında Gazi remzi, Oğuz remzi gibi, kaos, yani ilksel (ana) maddenin, İlah’ın doğal durumunu ifade eder. Bu kaosu firavun Amon (Osman) kurban ruhlarıyla karıştırıp kendine tabi kıldıktan sonra Osman Gazi (yani Osman Kaos) olarak adlandırılmıştır. Müslüman rivayetlerinde bu kanla ilgili “Osman kanı” ifadesi vardır ki, batıni anlamda bu, Osmanın yani Amon’un insanlığı yaratmak için döktüğü kanlar demektir. Bu nedenle Kitab-ı Dede Korkut’ta Bügdüz (Bekdüz) Ėman (Mısır metinlerinde: Takdiz Amon) — “varıban peygamberin yüzünü gören, gelip Oğuz’da sahabesi olan, öfkelendiğinde bıyıklarından kan çıkan, bıyığı kanlı Bügdüz Ėman” olarak anılır. Osman ismi metinlerde aynı zamanda “Huni Osman” ve “Dami Osman” şeklinde de geçer ki, bu da batıni anlamlarda Hunn/Hanaan ve Adem/Atum sembolleriyle bağlantılı olan Osman demektir. Bu semboller kendi içinde çok derin batıni anlamlar taşır ve bu da genel olarak Osman karakterinin — firavun Amon’un gökte İlah’tan yarattığı kozmik Atum Allah’ı ve onun iki dünyayı (İç ve Taş Oğuz elini) birleştiren “bedeni” anlamına gelir. 

Osman’ın, yani Osimon-Dias’ın taht adı User Maat Ra olmuştur ki, bu da sufi mantığında — Osiris (Asar/Azer) diye anılan ve bedeninde hak-adalet (Maat) sistemi oluşmuş kozmik Atum Allahı ile, onu yöneten Ra güneş Allahı’nı (Ra-Amon/Rahman) ifade eder. Bu ise, Türklerin Oğuz Kağan, sufilerin ise Kamil İnsan olarak adlandırdığı dev insandır. Ben, “Assuriya — kadim Azerbaycan ülkesidir” adlı makalemde, yeryüzündeki Taş Oğuz elinin göklerinde İç Oğuz elinin yaratılması hakkında detaylı bilgiler verdim (9). Başka bir deyişle, Oğuz Kağan ya da Osman şah karakteri — “bedeninde” iki dünyayı, iki Oğuz elini birleştiren dev Kamil İnsan’ın, yani kadim Mısırlıların Atum diye adlandırdığı Âdem’in karakteridir. Sümer kaynaklarında bu dev Kamil İnsan — İlah’tan yaratılmış El, yani İlahi-El anlamında Lugal, İslam’da ise bu El-İlah — Allah olarak anılır ki, büyüklüğüne binaen ona “Allahu Əkbər” denir.

Kabbala’nın "Sefer Yetsira" kitabında iki dünya — Briya ve Asiya olarak adlandırılır ki, bu da Rab (Ereb) anlamında gökteki yaratılış âlemi ve İsa (issi), yani ruh anlamında yeryüzündeki insan ruhunun âlemi demektir (10). Bu iki dünya, Yetsira’nın, yani kozmik Kamil İnsan’ın bedenindedir ki, Yetsira sembolü Oğuz’un Yazır boyunun adıdır ve bu da aslında Azer, Asar — Osiris Allahı anlamına gelir. Başka bir deyişle, kaynaklarda Yetsira/Yazır, Osiris/Azer (İssi-Ra) Allahı denildiğinde — pir (firavun) Amon’un gökleri kaplamış “bedeni” ve onun Ruhu kastedilirdi. Bu Kamil İnsan’ın pirler neslinden gelen soyu aynı zamanda iki dünyanın sakinleri sayılırdı. Bu da demektir ki, firavun Amon ve onun pirler nesli, istedikleri zaman, ekstaz hâlinde gökteki cennete seyahat edebiliyorlardı. Bu pirlere eski İran kaynaklarında farnbaq, yani firavun-beg (pir-beg) denilirdi. Buradaki beg sembolü, bu pirlerin içsel hâlini — sufizmin İlah ile vahdet hâli olan Beka fazında olmalarını ifade eder. Kabbala’da bu hâl asilut olarak adlandırılır ve bu da “salat” hâli anlamına gelir. Bu durumda pir ya da beg’in kalbi — Allah ile vahdette olur, O’nunla konuşur ve O’ndan emir ile bilgi alır. Osmanlı padişahlarının Sultan olarak adlandırılmasının temel sebebi de, bu mukaddes kişilerin daima salat hâlinde olmalarıdır.

Diğer yandan, salat ve asilut sembolleri sufi mantığında tilos (talos/talas/talış) sembolüyle aynı anlamdadır ki, Tilos — İran dağlarındaki Tilmun/Dilmun cennetinin bir ismidir. Türk kaynaklarında Tanrı Dağı olarak geçen Talas, “yılandan doğmuş” Azeri pir-beglerin, seyid-şihler soyunun yurdu olan Talış dağlarıdır. Başka bir ifadeyle, Osmanlı padişahlarının vatanı Azerbaycan’dır ve tam da buradan — Allah ile vahdette olan bu mukaddes nesil, beyliğini kurmak için dünyaya yayılmıştır. Ben, “Древние масоны – прямые потомки богов” adlı makalemde bu konuda geniş yazmış bulunuyorum (11). Kaynaklarda “şahların şahı” olarak anılan Allah, ahirete kadar dünyayı bu şahlar nesli vasıtasıyla, onların kalbine indirdiği emirlerle yönetmiştir.

Sufi mantığında Osimon-Dias’ın Prenomen (taht adı) — Firavun-Amon, Ramses adı ise Ra-messiya (Ra-Musa) anlamındadır. Ramses’e, yani Ra-messuy’a — Sesu, Sessu denilirdi ki, bu da İssi, İsa, İsus gibi ruh anlamına gelir. Daha önce belirttiğim gibi, bu ruh — ahirette gelecek olan İsa’nın (Mesih), yani Sahib Zaman’ın bedeninde zuhur edecek olan pir Amon’un Ruhudur. Sesu, yani İsa (İsus) peygamber karakterinde doğan Mesih/Mehdi vefat ettiğinde, onun ruhu önceden gökte yaratılmış olan Ra diski ile birleşecek ve Ra-messiyaya, yani Ay Allahı’na dönüşecektir. Böylece ahirette, İsa ve Musa karakterinde doğmuş insanın ruhu, Ra-Amon Allah’ın ölümsüzlük yolunu tekrar ederek Ra-messu’ya (Ramses’e), yani Osmon-Dias’a, Osman Allahı’na dönüşecektir. Ve bu Ruh, kozmik Osiris/Atum Allahı’nın tahtına oturarak, iki dünyayı yöneten padişahların padişahı unvanını alacaktır.

Ramses’in "II" olarak anılması da, onun Ra-Amon’dan sonra ahirette gelecek ikinci Allah karakterinde olması anlamına gelir.

Mısır kaynaklarında II. Ramses’in Hititlerle yaptığı meşhur Kadeş Savaşı’ndan ve onlarla yaptığı barış antlaşmasından söz edilir ki, bu savaş batıni anlamda ahiretteki ilahi mahkemeyi simgeler.

Kaynaklarda Kadeş ülkesi — Aziru, yani Azer, Osiris’in krallığı olarak adlandırılır ki, bu da gökte yaratılmış olan Osiris’in ölüm krallığı — yani cennet anlamındadır. Kadeş sembolü başka kaynaklarda Kades, Kadus, Kudüs, Kades gibi farklı şekillerde geçmektedir. Temelde “mukaddes” anlamına gelen Kadeş sembolü, İncil’de Agios/Agiazo — yani Oğuz, Osios (İsus/Sesu) — Ruh, Hieros — Asar, Agia/Agiya vb. biçimlerde çevrilmektedir ve ben, “Oğuz Kağan — Hristiyanların Allahıdır” adlı makalemde bu konuda yazmış bulunuyorum (12). Başka bir ifadeyle, yahudi ve hristiyan yazılarında “mukaddes” anlamında geçen Kadeş, Kadus ve benzeri semboller — Agia ve Agiazo, yani Ağa ve Oğuzlarla ilgili olup Aziru-Azeri Kadusları (mukaddesler) ile bağlantılıdır. II. Ramses’in Kadeş savaşı da ahirette, tam da Kadusların Tilos-Talış dağları’nda gerçekleşecektir.

Ben, “Тайна метафизического золотого храма царя Соломона” adlı makalemde, kadusların Gelad (Xalda/Xelat) yurdundaki göklerde yaratılmış Osiris’in ölüm krallığı hakkında geniş bilgi verdim (13). Gelad ya da Xalda göklerinde kaduslar tarafından yaratılmış olan Hüld cenneti, sufiler tarafından Albanya anlamında Doğu, Doğu ülkesi olarak adlandırılır ki, hadislerde burada yaşayan ölümsüz ruhlar — “Allah’ın Doğu’daki Türk ordusu” olarak anılmaktadır. Bu ise şu anlama gelir: II. Ramses’in yani Osimon-Dias’ın ordusu, Allah’ın Doğu’daki Türk ordusudur ve Kadeş savaşı da ahirette, Allah’ın bu ordusunun yeryüzünde kuracağı ahiret mahkemesi anlamındadır. Ben, “Allah’ın Şərqdəki Türk ordusu” adlı makalemde bu konuda ilave bilgiler vermiş bulunuyorum ve ayrıca göstermişimdir ki, eski Mısır ve Asur’da Türkler — teurgi (teurji) aracılığıyla Allah yaratan teurglar olarak adlandırılmışlardır (14). Kadeş’te imzalanan antlaşma da, ahirette İsa peygamber ile insanlar arasında yapılacak olan yeni ahit, yani Ahd-i Cedid anlamına gelmektedir (15).

İsa (İsus) peygamberin, yani Sesu olarak anılan Osimon-Dias’ın ahirette gökte yaratacağı yeni cennet (İç Oğuz eli), eski Mısır metinlerinde Ağa (Axa), Alban kaynaklarında ise Aqu olarak geçmektedir.

Kitab-ı Dede Korkut’ta da İç Oğuz eli — İç Oq olarak anılır. Başka bir ifadeyle, Oq/Aqu aslında Ağa, yani Oğuz demektir ve bu karakter, Oğuz Kağan karakteridir.

Tevrat’ta Oq, amorîlerin yani mar, mirî-seyidlerin dev kralı olarak anılır. Eski Mısır’da Ağa (Axa/İxi/Ax) ismi — Yukarı ve Aşağı Mısır’ı, yani İç ve Taş Oğuz elini birleştiren firavun Mina’ya aittir ki, bu da gökteki ve yeryüzündeki âlemleri bir kozmik bedende birleştiren firavun Amon anlamına gelir. Başka bir deyişle, Mısır metinlerindeki Ağa (Axa/İxi/Ax) — gökteki kozmik Atum/Osiris Allahı’nın diğer adıdır ve firavun Amon öldüğünde, onun ruhu bu Allah’ın Ruhu’na dönüşerek iki dünyanın Ağası olmuştur. Firavun Mina’dan, yani Amon’dan sonra onun oğlu Qor (Horus) da — Qor Ağa unvanını almıştır ki, bu da ahirette İsa Mesih’in gökte yeniden yaratılacak ikinci Atum/Osiris Allahı anlamındadır. 

Buradan şöyle bir sonuç çıkar: amorîlerin, yani mirî-seyidlerin Oq adını verdikleri dev insan, aslında eski Mısır’ın Ağa Allahı — yani Oğuz Kağandır.

Alban kaynaklarında, kendi bedeninde iki dünyayı birleştirmiş olan Ağa - Aqu adıyla geçer ve bu ad, Albania’nın diğer adı anlamına gelir. Sufi ve yahudi kaynaklarında Aqu (Oq/Ağa) sembolü — Allah anlamına gelen Yahu olarak da kaydedilir. Araştırmacılara göre Alban metinlerinde “L” sesi, daha önceleri “Q” harfiyle temsil edilirdi ki, bu durumda Aqu adı Alu şeklinde okunuyordu. Burada “Q” (ya da X/Ğ/H) sesi — ilksel (ana) madde, yani İlah (“Hü”) anlamına gelirken, “L” sesi — bu İlah’tan yaratılmış El, yani âlem/dünya (HüEl/Gel) anlamını taşır.

Bu nedenle metinlerde Alban ülkesi, Aqvan olarak da yazılmıştır. Bu mantıkla, iki dünyayı birleştiren gökteki Ağa dünyası — Ruhlar Eli’dir ki, sonraları bu El sözcüğü Ali, Eli, Alu gibi yazılmağa başlanmıştır. Bu nedenle Osmanlı padişahlarının devleti kaynaklarda “Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye” — yani Osmanlı padişahlarının, iki âlemi birleştirmiş nəhəng Eli olarak adlandırılmıştır. Aşırı Gelad şiîleri bu bağlamda İmam Ali’ye — “Ali-İlahi”, yani “Allah Ali” demişlerdir.

Kadim mısırlılar ve sufiler “Ağa” dediklerinde, gökteki Kamil İnsanı kast ederlerse, bu Kamil İnsan’ın karakteri ve benzeri olarak yaratılmış gök insanlarına — yani pir-begler, seyid-şihler soyundan gelenlere “Ağayi” (yani “Yâ Ağa”) diye hitap etmişlərdir. Bu unvan, kaynaklarda Osmanlı’nın Kayı boyunun adı olarak kalmıştır. Kayı adı, metinlerde ilk insan olan Kayumars, Keyumars gibi kaydedilir ki, bu da Ağa (Aqu/Oq) hükümdar soyunun — marlar, yani Albanya'nın miri-seyidleri ile bağlantısını ifade eder. Ben, “Şahname — Türk beylerinin tercüme-i hâlidir!” adlı makalemde bu Ağa (Aqu/Kayı) soyunun, doğrudan doğruya Gilşah, yani İlahi Gel (Gilan/Gilad/Gilar) şahlar nesliyle bağlantısı hakkında yazmış bulunmaktayım (16). Bu durum ise, Osmanlı padişahlarının Kayı soyunun, aslında Oğuz elinin Ağa soyu olduğunu ve onların gerçek vatanının — Midya’nın Gelad göklerinde yaratılmış Kafkasya Albanya’sı olduğunu ortaya koymaktadır.

Metinlere göre Albanya (Aqu/Ali) ülkesi, Yafes-Aran soyundan gelen Sisaka neslinden bir kişiye vaat edilmiştir. Batıni mantık çerçevesinde Sisaka sembolü — İssi-Aqu, yani İsus/Sesu-Albanya anlamında olup, Albanya’nın ahirette İsa peygambere veya Osimon-Dias’a ulaşacağı anlamına gelir. Ben, “Истина об Израильском царстве” adlı makalemde göstermişimdir ki, bu kişi Alban Erenşahları soyuyla ilgilidir (17). İşte bu soy, Alban kaynaklarında yılandan ya da ejderhadan doğmuş olanlar şeklinde anılmaktadır. Onların Gel veya Gelad/Xelat ili, Azerbaycan Atabegler Ailesi’nin ve Medya ismaililerinin Kaçar hanedanının vatanıdır. Kadim Mısır’da “Horus Allahı'nın yolundan gidenler” olarak adlandırılan bu Süni şahları, İslam’da “Peygamberin ve sahabelerinin yolundan gidenler” anlamında sünnîler diye tanınmışlardır (18). Tevrat’ta bu Horus firavunlar soyuna ağariler, İslam’da ise kariler, yani Kur’an’ın yedi kat derin batıni anlamlarını bilen natikler denmektedir. Yahudi kaynaklarında ise onlar, Allah’ın kendisine hizmet için ayırdığı seçilmişler olarak tanımlanır (19).

Tüm bunlar demektir ki, Osmanlı padişahları – kadim Mısır metinlerinde Ra-Amon, İslam’da ise Rahman olarak adlandırılan Allah’ın, dünyayı yönetmek için yarattığı seçilmişler soyunun bir koludur. Allah, dünyayı ahiret zamanına kadar, yani 5500 yıllık tarihin 5200 yılında bu padişahlar vasıtasıyla idare etmiştir. Yalnız ahiret döneminde, yani gökteki devasa Kamil İnsan’ın (Osiris) ömrünün sonunda dünya hâkimiyeti bu mukaddeslerden sıradan ölümlü yeryüzü insanlarının eline geçmiştir. Ancak Allah’ın Ezelî yazgısına göre, ahir zamanda bu padişahlar soyunun vatanında korunmuş olan Ahit Sandığı açıldıktan sonra, tüm İlahi sırlar da açılacak ve dünya hâkimiyeti, başlangıçta olduğu gibi tekrar Osman padişahları soyuna dönecek ve ebediyen onlarda kalacaktır.


Ədəbiyyat 


1. А. Даврижеци, "Книга историй", М., 1973, səh. 51

2. Məqalə: "Джалаиры – божественный род Геракла", sayt: https://gilarbey.blogspot.com/2018/04/blog-post.html?m=1

3. Məqalə: "Истина о небесных и земных людях", sayt:

https://firudin.blogspot.com/2020/07/blog-post.html?m=1

4. Məqalə: “Тайна святого языка Азери”, sayt: https://firudin.blogspot.com/2020/08/blog-post_34.html

5. Məqalə: “Правители мира и их единый “язык птиц”, sayt: https://firudin.blogspot.com/2020/08/blog-post.html?m=1

6. Məqalə: "Истинная история Человека и человечества", sayt: https://firudin.blogspot.com/2025/06/blog-post_19.html?m=1

7. Məqalə: "Qurandakı "Allahın Adıyla Oxu!" əmrinin gizli mənaları", sayt: https://firudin.blogspot.com/2025/07/qurandak-allahn-adyla-oxu-mrinin-gizli.html?m=1

8. Məqalə: “Məhəmməd peyğəmbər – Nurdan yaradılmış Azər Allahıdır”, sayt: https://gilarbek.blogspot.com/2013/08/mhmmd-peygmbr-nurdan-yaradlms-azr.html?m=1

9. Məqalə: "Assuriya – qədim Azərbaycan ölkəsidir", sayt: https://www.gilarbeg.com/index.php?sehife=oxu&lang=1&content=1242

10. Məqalə: "Великие Азеры и их "Сефер Йецира" Каббалы", sayt: https://firudin.blogspot.com/2025/06/blog-post_30.html?m=1

11. Məqalə: "Древние масоны – прямые потомки богов", sayt: https://gilarbek.blogspot.com/2012/12/blog-post.html?m=1

12. Məqalə: "Oğuz Xaqan – xristianların Allahıdır", sayt: https://gilarbek.blogspot.com/2017/11/oguz-xaqan-xristianlarn-allahdr.html?m=1

13. Məqalə: “Тайна метафизического золотого храма царя Соломона”, sayt: https://firudin.blogspot.com/2023/09/blog-post_19.html?m=1

14. Məqalə: "Allahın Şərqdəki Türk ordusu", sayt: https://www.gilarbeg.com/index.php?sehife=oxu&lang=1&content=1244

15. Məqalə: “Иисус Христос – новый царь Кавказской Албании”, sayt: https://firudin.blogspot.com/2020/12/blog-post_25.html?m=1

16. Məqalə: "Şahnamə” – Türk bəglərinin tərcümyi-halıdır!", sayt: https://www.gilarbeg.com/?sehife=oxu&lang=1&content=1138

17. Məqalə: "Истина об Израильском царстве", sayt: https://www.gilarbeg.com/?sehife=oxu&lang=1&content=1226

18. Məqalə: "Batin məntiqində sünni və şiə kimlərə deyilir?", sayt: https://firudin.blogspot.com/2025/02/batin-mntiqind-sunni-v-si-kimlr-deyilir.html?m=1

19. Məqalə: “Великие деяния сыновей Иакова и Рахиля”, sayt: https://firudin.blogspot.com/2023/04/blog-post.html?m=1


Makale, yapay zeka (Grok 3, ChatGPT) aracılığıyla Azeri dilinden Türkçeye çevrilmiştir.


Firudin Gilar Beg

Sufi-batin âlimi

24.07.2025

Комментарии

Популярные сообщения из этого блога

Библейский Сиф сын Адама является образом Мессии-Мошиаха

Истина о небесных и земных людях

Расшифровка индуистских, древнеегипетских и др. символов с помощью "языка птиц" царя Соломона